Odtü Yamaç Paraşütü Grubu etkinlikleri hakkında bilgi edinmek, merak gidermek, anı biriktirmek için falan yaptık. Hbs çok sıkıcı olabiliyi bazen, bi de belki başkaları da merak eder diye, bi de kolay olduğu için, böyle yani.
18 Aralık 2010 Cumartesi
Yk uyuma yavrukuşa sahip çık !
Benim yazacaklarım ise bir efsane hakkında:
O ki yılmadan defalarca deneyerek bu topluluğa girdi
O yalınayak yamaca koşan adam
O cenabet dönemin bir üyesi evet o bizden biri ve o artık bir efsane :)
Topluluğumuzun başkanına burdan seslenmek istiyorum efsaneleri yaşatalım onları koruyalım gerekirse bir çift ayakkabı alalım :)
16 Aralık 2010 Perşembe
5 Aralık 2010 Pazar
işin aslı; lanet ve uçamayış üzerine.
işin aslı şudur ki, gün şu şekilde başladı;
sevgili başlangıçlarımızdan iki tanesi, etrafta dolaşan lanet mevzularından habersiz olacak ki 'bugün hava da güzel duruyor, uçarız ha' şeklinde konuşuyorlardı. bunu duyan e.d. içten içe şeytani bir gülüş attı ve aklından o an geçenler çiğdem, psp, ders notu ve diğer bütün lanetlerin ötesinde sonuçlara yol açabilecek güçteydi.
e.d. içten içe ingilizce sınavı olan ikinci sınıflar ve laneti usul usul üzerlerine çeken başlangıçlar uçamayacağı için kendilerinin 6 sortiyle yine kendilerini aşıp, bir kez daha cenabet olmadıklarını göstereceklerini düşünüyordu ve her şey içinden geçirdiği şekle bürünüyordu sanki.
hatıraya ulaşıldığında gördüğü kanatlar, yüzünde ince bir gülümseme halini aldı, gün uçuş günüydü. hatıra da durulduğunda eğitmenler kararsızlık çemberi oluşturup bir karar arıyorlardı ama bunu da iyiye yormayı bildi e.d. racon mu hatıra mı? eğer hatıra olabilirse 4-5 başlangıç uçabilecek sonra yine racona gidilecek ama racon'a gidilirse işte o zaman gün boyu eğitmenler ve cp'ler soaring yapacak cp adayları da az sayıda olmaları sebebiyle aşağı uç- yukarı çık'la yorulana kadar sorti dönebileceklerdi, karar bir kez olsun vucutlarına kalacaktı.
ve racon'a gelindi; racon hep korkutmuştu fabrikanın ordan başlayan ve bataklıklarla savaşmayı gerektiren uzun yürüyüşleriyle ama e.d. olaya egemendi kafasından geçeni gerçekleştirebiliyordu ve araçlar uzun bir süreden sonra içeriye kadar girebildiler. tek zorluk tırmanış kalmıştı ama tırmanış da sefanın mini minnacık cefası olabilirdi. araçtan çıkınca rüzgar ufak ufak tokatlar atarak ben burdayım dese de, umudu kıramadı. yamacın ilk yüksekliklerine erişince tokatlar şiddetlendi ve tırmanış- uçamama umutsuzluğu derken tırmanan herkesin yüzünde birbirinin aynısı mutsuzluk ifadeleri oluştu, saatler süren bir 20 dakika sonrasında parawaiting noktasına varıldı. artık e.d. dahil olmak üzere herkes biliyordu parawaiting laneti sinsi sinsi minibüslerine binmiş, eğitmenlerin kararsızlık çemberine katılmış ve raconda bağıra bağıra gülüyordu! e.d. kendi içindeki çatışmayı kazanmak için, kendini kandırmaya çalışıyordu. kanatlar ve harnesler birer tuğlaydı artık, sadece birer rüzgar önleyici tuğla. ve arkasında taşlar ve dikenler üzerinde oturan güruhumuzdan çeşitli zamanlarda aynı soru yükseliyordu 'yoksa dindi mi?' dinmiyordu ama e.d. biliyordu eğitmenler bir havalansalar rüzgarı dindireceklerdi, bu görevi olcay üzerine aldı; rüzgarla uzun uğraşları ve 'sen mi büyüksün ben mi?' dalaşı sonrasında altındaki bizlere acımayla dolu bir bakış attı ve rüzgarın kendini önce yamacın arkasına sonra da hatıraya kadar götürmesine izin verdi. rüzgar 'gel, uğraşma' demişti 'onlar hakettikleri laneti yaşıyorlar, seni hatıraya, uçan mutlu insanlara götürüyorum!'
günü özetleyen sahne hatıraya geri dönüldüğünde gerçekleşti, minibüslerinin içinde bekleyen 40 civarındaki kişi aynı sahneyi izliyordu; gün boyu uçan ve kanat katlayan insanların arasından uçuş yaparak günün amacını yerine getirmiş yegane eğitmen yavaş adımlarla, kendisini bekleyen minibüslere doğru yürüyordu.
4 Aralık 2010 Cumartesi
30 Kasım 2010 Salı
ilk uçamayış
O zamanlar daha yeniyiz bi yer çalışması yapmışız sonra bir iki hafta yağmurdan vs. etkinlik iptal olmuş ilk kez yamaca gidiyoruz. Tabi tam olarak bilmiyoruz yamaç paraşütünün nasıl bir spor olduğunu. Markete gittik bişeyler alırken "ya uçuştan vakit bulur muyuz acaba almasak mı?" gibi muhabbetler döndürüyoruz aramızda, bu muhabbet dönünce uçamayacağımızı garantilemiş olduk zaten; sadece önceden haberimiz yoktu... (en az çekirdek kadar etkilidir denemeyin derim.) O yine iyi, hadi yamaçparaşütü beklemeden olmaz sonuçta, ama aramızdan biri "abi ben içecek almıycam ısınır zaten orda içemeyiz" demeyeydi o iyiydi.
Sonuç: 5 derece hava sıcaklığı, insanın içini ısıtan sıcacık kuzey soaring rüzgarı, aklı yer çalışmasında kalmış sıcak hava olacağı beklentisiyle yamaca gelmiş bir dizi yavrukuş...
Eğitmenler gelmiş tüm gün havadalar arada aşağı iniyolar tekrar çıkıyolar falan biz de uçmayan kanatlardan bi set yapmışız arkasına sığınmışız yine üzerimizde polar tarzı şeyler var birbirimize sürtünüp ısınmaya çalışıyoruz. Kendi aramızda sürtünürken bi homurtu oldu " Oha şu adama bakın" gibisinden baktım arkada 2-3 çantanın arasında bi eleman büzüşmüş üzerinde nerdeyse bişey yok kendine sarılmış ısınmaya çalışıyo. Herkes adamı parmakla gösterirken o adam kafayı kaldırdı aptal aptal sırıttı ve tekrar kendine sarılmaya devam etti. iyice bi kahkaha kopartan gruptan mal mı lan bu gibi sesler yükselirken adam bi daha kafayı kaldırdı bi daha sırıttı ve bi daha kendine sarılmaya devam etti. Gün boyu arada ilgi kendisine döndükçe aynı işlemi gerçekleştiren elemanın bir dangoz olduğu ve daha sonra bi de utanmadan eğitmen yapıldığı ortaya çıktı.
O günden sonra daha da bana ve o günkü kaderi yaşayan arkadaşlarıma yamaçta beklemek zor gelmediği gibi günü soaring yaparken eldivenini nasıl düşürdüğünü anlayamadığımız bir eğitmenimizin eldivenini arayarak sonlandırmıştık. Isınmaya vesile olmuştu en azından. oh!
ve sonra korkunç büyü çekirdek vardı, o kötüydü
- Başlangıçlar uçamadı
- 2.senesindekiler de uçamadı ta ki Hatıra'yı bırakıp Racon'a geçerken başlangıç ve bazı 2.senesindekileri aşağıda bırakana kadar. Tepeye çıkan şanslı 2.senesindekiler yüksekten uçtular. İlk defa Racon'un bu kadar yüksek bir yerinden uçan bizlere mesafe çok uzun geldi, kimileri ayağını bir türlü yere basıp inemedi, inip de ayağını yere basamadı. (Kim ki o acaba? -Havaya bakıp ıslık çalmak-)
- Daha kıdemli cplerimizin ve eğitmenlerimizin uçuşlarını etkileyemeyen ve bizi cam küresinden izleyen Tayfun'un annesi, nefret dolu bakışlarını Racon'a yöneltti.
Tepe değiştirirken bir de Dilara'yı unutmuşuz, aklımızdan çıkıvermiş. Hemen geri dönüp aldık tabii bırakır mıyız hiç öyle?
Dönüş yolundaki bataklıklara da battık batacağız derken sağ salim otobüslerimize ulaştık.
Hava da çok fotojenikti ama fotoğraf çekebilemediğimiz için burada görebilemiyorsunuz.
Bir de uzun zamandır uçmayıp uçuran eğitmenlerimiz de uçtu iyi oldu, Olcay havadayken izlemeyeli baya olmuş, kendimizi geçen senedeki gibi hissettik. (bkz:Uçulamayan cenabet yıl)
Çekirdeğin lanetine inanın ve ondan tüm benliğinizle uzak durun. Yamaç sizi korusun.
( Tayfun'un annesi hakkında söylenenler tamamen hayal ürünüdür, her söylenene inanmayınız. )
19 Kasım 2010 Cuma
2 Kasım 2010 Salı
Blog açmışlar, koş!
boşver dediğim için bir ilerleme kaydedemedik.
Şimdi hevesli gençler doldurun bakalım bunun içini, ilk uçuş anılarınızı, o destanlar yazdığınız hani, zufuk muydu en duygusal ben bilmem, kompozisyonu beş olan kimdi?
Yani benim içimden hala pek bişey gelmiyor uçamadığımızdan herhalde, daha fazla anlamsızlaşmadan bu ilk örnek entryiyi sonlandırıyom.
may the force be with us....
sevgiyle kalın ve de aidatları ödemeyenlere biraz insaf gösterin